Karya medeniyetinin ünlü Alabanda Antik Kenti, Alabanda Turizm A.Ş.’nin katkılarıyla gün ışığına çıkıyor!

Çine’de kurulan “Alabanda Kültür Varlıklarını Koruma ve Değerlendirme Derneği” ve Ankara’daki “Alabanda Turizm A.Ş.” bu önemli kentin dünyaya tekrar kazandırılması için çalışmaktadırlar.

Efsaneye göre İ.Ö 4000 yıllarında, zamanın flüt ustası olan çoban Marsyas, Tanrıça Athena’nın çalarken yüzü çirkinleşiyor diye lanetleyip attığı flütü bulur ve sesine hayran kalır. Marsyas öyle güzel flüt çalmaktadır ki, onun flüt çalışını duyanlar bu sihirli, o güne kadar duyulmamış değişik sese mest olurlar.

Övgüler Marsyas’ın kulağına kadar gelir, o da bu övgülerle böbürlendikçe böbürlenir. Halkın söylediklerinden de kuvvet alarak boyundan büyük laflar etmeye başlar.

-Tanrı Apollon’un liri bile benim flütüm kadar güzel ses çıkaramaz, der.

Sonunda beklenen olur ve bu sözler Apollon’un kulağına gider. Çağırır Marsyas’ı, amacı ona haddini bildirmektir.

-Her yerde flütünün sesiyle böbürleniyormuşsun. Kanıtla bunu, yarışalım seninle! Der Apollon.

Ancak ölümsüz Tanrı’nın bir şartı vardır.

“Yarışmayı kazanan, kaybedene istediğini yapacaktır.”

Tanrı Apollon’un isteği üzerine bir yarışma düzenlenir.

Yarışmada birbirinden güzel sesler çıkaran iki müzik üstadını hakem Kral Midas berabere ilan edince Apollon çok sinirlenir ve Midas’ın kulaklarını uzatır. Ayrıca Apollon Tanrısal gücünü kullanarak Marsyas’a, 2. turda enstrümanları tersten çalmayı önerir. Boş bulunup bu öneriyi kabul eden Marsyas, flütü tersinden çalmayı dener. Flütün hiçbir ses çıkarmadığını fark ettiğinde aldatıldığını anlar ve yarışmayı kaybettiği için Apollon tarafından derisi yüzülerek öldürülür.

Flüt ustası Marsyas‘ın ölümüne üzülen “Sanatın Dokuz Perileri” öylesine ağlarlar ki, gözyaşları dağların arasından akıp giden Marsyas ırmağını oluşturur.

         

ALABANDA Kenti’nin Karyalılar tarafından kurulduğu kabul edilmektedir.

Amphiktyon Meclisi buyrultusunda kente gelen Antiokheia elçisi, kentin dokunulmazlığı konusundaki isteğini meclise iletmiş. Bu başvuru üzerine meclis, ALABANDA’nın Tanrı Zeus ve Apollon’a adanmış dokunulmaz kutsal topraklar olarak duyurulmasına karar vermiş.

Meclisin bu kararı ile kent Tanrılarından Apollon’un adı Apollon İsotimos olarak değiştirilmiştir ve İsotimos “saygınlıkta eşit” anlamındadır. Kent Tanrılarından Zeus’un adı da Zeus Khrysaoreus olarak anılmaktadır.

ALABANDA’ da halk bolluk, zenginlik, eğlence içinde yaşamıştır.

ALABANDA sanat yönünden yörenin kentleri arasında ayrıcalığı, üstünlüğü olan bir kenttir.

Kentte madeni para basımı, kentin adının Khryasor Antiokheia olmadan kısa bir süre önce, İ.Ö 3. yüzyılın başlarında başlamıştır.

Basılan paraların üzerinde genellikle uçan at Pegasus figürü bulunmaktadır. ALABANDA’nın bölgede belli bir dönem altın para basma yetkisine sahip tek kent olduğunu biliyoruz.

Kentin güney bölümünde bulunan yamaçlardan yüksek ısıda eritilerek cam yapımında kullanılan mor renkli koyu bir mermer türü elde ediliyordu. Diğer yandan kentte gül üretiliyor, kristal elde ediliyordu.

Yarıdan fazlası görünmeyen bir tiyatro, yıkık dökük bir meclis evi, hiç görünmeyen iki tapınağı, ortalıkta bulunmayan bir agorası ile % 90’ı yeraltında olan bu kent için tarihçiler “En az EFES kadar önemli bir antik kent” demektedir.

ALABANDA Meclis evi binası dikdörtgen bir binadır, güney ve kuzey duvarları büyük ölçüde, doğu ve batı duvarları da kısmen ayaktadır. Demokrasinin Anadolu topraklarında yeşermeye başladığının önemli bir göstergesidir bu meclis evi.

Çine’de kurulan “Alabanda Kültür Varlıklarını Koruma ve Değerlendirme Derneği” ve Ankara’daki “Alabanda Turizm A.Ş.” bu önemli kentin dünyaya tekrar kazandırılması için çalışmaktadırlar. Kazılara Ağustos 1999‘da başlanmıştır.

Geçtiğimiz günlerde Aydın’ın Çine ilçesinde Alabanda Antik Kenti’nde yürütülen kazı çalışmalarında Roma İmparatoru Hadrianus için yapılan heykelin 6 parçası günışığına çıkarılmıştır. Kazı Başkanı ve Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Yalçın Tavukçu, antik kentte gazetecilere yaptığı açıklamada, bu yıl kazılarda heyecan veren eserlerle karşılaştıklarını söyledi.

Roma İmparatorluğu Dönemi‘nde Anadolu’ya en çok sefer düzenleyen imparatorlardan olan Publius Aelius Traianus Hadrianus adına yapılmış heykeli parçalanmış olarak bulduklarını belirten Tavukçu, imparatorun MS 120 yılında kente gelişi için yapıldığı düşünülen heykelin yaklaşık 1900 yıllık olduğunun tahmin edildiğini dile getirdi.

İl Kültür ve Turizm Müdürü Doç. Dr. Umut Tuncer ise Alabanda Antik Kenti’nin Anadolu’daki en büyük meclis binalarından birisine sahip olduğunu kaydetti.

 

 

Alabanda Antik Kenti

(Emin YENER Arkeolog/Aydın Müze Müdürü)

Alabanda Aydın ili, Çine ilçesi Doğanyurt (Araphisa) Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Çine Çayı’nın (Marsyas) 4 km. kadar batısında Karya dilinde kentin adı Ala (At) Banda (Yarış) anlamına gelen kelimelerden türemiştir. Bizanslı tarihçi Stephanus Kral Kar’ın oğlu Alabondos’un bir at yarışını kazanması nedeniyle kente Alabanda adının verildiğinden söz etmektedir. Cicero ise “Tanrılar Dünyası” adlı eserinde kentin adını Kar Tanrısı Alabandos‘tan aldığını söyler. Daha sonra Büyük İskender‘in Anadolu’ya gelişinde adından söz edilmeyen Alabanda hakkındaki ilk bilgileri M.Ö. 3. yüzyıl sonlarında öğreniyoruz. Buna göre Suriye Kralı III. Antiokhos kente Khrysaor Antiokhia meclisinin kararı üzerine, buraya gelen Alabanda elçisi kentin dokunulmazlığı konusunda III. Antiokhos’un isteklerini iletmiş, bunun üzerine meclis kentin Zeus Khrysaoreos ve Apollon İsotimos’a adanmış dokunulmaz topraklar olarak onanmış ve Delphoi’deki Apollon tapınağına kenti ve kralı süsleyen küçük bir heykel adanmasını kararlaştırmıştır.

Makedonya Kralı V. Philippos (M.Ö. 222-175) tarafından Alabanda kenti 190 yılındaki Magnesia Savaşı’ndan önce tahrip edilir. Bu savaştan sonra Alabanda M.Ö. 188 yılında yapılan Apameia barışıyla Lykia ve Karia‘nın Rhodos egemenliğinde kalması sonucu doğal olarak aynı akıbeti paylaşır. Ancak Rhodos, kentte pek etkili olamaz, yalnızca bir Helius rahibi bulundurur. M.Ö. 167 yılındaki Mylasa Rhodos Savaşı’nda, Alabanda özgür bir kent gibi davranarak Rhodos’a karşı Mylasa yanında savaşır. Romalı tarihçi Luvius 170 yılında Alabandalılar’ın Roma’ya elçilerle 23 kg. ağırlığında bir taç ve çok sayıda hediye gönderdiklerinden söz eder. Alabanda da kentin Antiokhia Khrysaoreus olmasında kısa bir süre önce ilk para basımı M.Ö. 3. yüzyılda başlamıştır. Zaman zaman para kesimi durdurulsa da Roma İmparatorluk döneminde de devam etmiştir. Paralar üzerinde uçan at (Pegasos) kabartmaları bulunmaktadır. Olasılıkla uçan at kentin kuruluş miti ile ilgilidir.

M.Ö. 70 yılında Roma’nın Anadolu’ya tamamen egemen olmasından sonra Alabanda 21. kent olarak Asya Eyaleti’ne katılır. M. Antonius tarafından M.Ö. 48 yılında Ephesos’un eyalet başkenti olarak ilan edilmesiyle, Alabanda da bölge başkenti olur. Ve Miletus, Priene, Tralleis ile Nysa buraya bağlanır.

Alabanda M.Ö. I. ve M.S. II. yüzyıllarda Roma ile iyi ilişkiler içinde olmuştur. M.S. 22 yılında da Tiberius kente yeniden dokunulmazlık (Asyle) hakkını vermiştir. Strabon kentin oldukça zengin, halkın eğlenceye düşkün ve arp çalan pek çok kız olduğundan söz eder.

Alabanda M.S. IV. yüzyılda Bizans hakimiyetine girmiş ve sonrasında Aphrpdisias Metropolitliğine bağlı Piskosluk Merkezi olmuştur. XI. yüzyılda Türk egemenliği altındaki kent, Haçlı Seferleri ile yeniden el değiştirir. Ancak 1280 yılından beri Türklerindir.

Alabanda kentinin güneyindeki yamaçlarda yüksek ısıda eritilerek cam yapılan mor renkli mermer elde ediliyordu. Kristalde üretilen kent gülleriyle de ünlüdür.

Böylesine ünlü Alabanda Antik Kenti’nin arkeoloji dünyasına ve turizme kazandırılması çabaları sonuç vermiştir. 1999 yılında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleriyle Aydın Müzesi arkeolojik kazılara 1999 yılında başlamıştır. Aydın İl Kültür Müdürlüğü, Çine Belediyesi, Alabanda Kültür Varlıkları Koruma ve Değerlendirme Derneği ile Alabanda Turizm A.Ş kazı çalışmalarını en etkin bir biçimde desteklemektedir.

Bugün kentte bir çok mimari kalıntılar görülmektedir.

ARKEOLOJİK KALINTILAR

SURLAR:

Alabanda Antik Kentini çevreleyen surların bir bölümü günümüze kadar ulaşabilmiştir. Helenistik Dönem’de yapılan surlar, yontma taş işçiliğinin güzel örneklerini sergilemektedir.

MECLİS BİNASI:

Meclis Binası kentin kuzeyinde ve ovada yer almaktadır. 26*36 m. ölçülerinde dikdörtgen bir yapıdır. Yapının güneyinde dört, doğu ve batısında birer adet giriş bulunmaktadır. Oturma sıraları yarım daire şeklindedir. Kuzey dış duvarının üst bölümü plasterlerle bezenmiştir.

AGORA:

Meclis binasının güneyinde yer alan agora 72*114 m. boyutlarında dikdörtgen bir yapıdadır.

HAMAM:

Roma Dönemi’ne ait hamam kalıntısı kentin orta kesiminde yer almaktadır.

TİYATRO:

Tiyatro kentin kuzeyinde bulunan bir tepenin yamacına kurulmuştur. Helenistik Dönem’de yapılan tiyatro Roma ve Bizans çağında da değişikliklerle kullanılmıştır.

APOLLON TAPINAĞI:

Alabanda Kenti’nin en önemli yapılarından birisidir. Vitriuvius’un bildirdiğine göre tapınağın tasarımı mimar Menesthes tarafından çizilmiştir. Tapınakta kazılar yapan Ethem Bey yapıyı 8*11 sütunlu bir peripiteros olarak gösterir. A. Schober tapınağın 8*13 sütunlu ionik bir pseudodipteros olduğunu iddia eder. E. Akurgal da aynı fikri taşımaktadır. E. Akurgal kazıda ortaya çıkartılan üzerinde Amazon savaşlarının betimlendiği friz parçasının M.Ö. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan bu tapınağa ait olduğunu belirtmektedir.

DOR TAPINAĞI:

Dor Tapınağı, Alabanda Kenti’nin batısında bulunan tepenin yamacında 64*44 metre bir teras üzerinde yer almaktadır. Ethem Bey, 1904 yılında burada kazı çalışmaları yaparak tapınağı tamamen açığa çıkartmıştır. Ethem Bey tapınak duvarları ve kolonların granitten yapılmış olduğunu ve yalancı mermerde kaplandığını belirtmektedir.

Yukarıda kısaca tanımlanan yapılar dışında, Alabanda’da nekropol alanlar ve çok sayıda tanımlanamayan mimari kalıntılar bulunmaktadır.